TECRÜBEYE DAİR....


TECRÜBEYE DAİR....

TECRÜBEEE

Az yaşa çok yaşa,

Azrail ile çıkamazsın başa,

Er ya da geç uzanacaksın

Cami avlusundaki soğuk taşa

Bakalım ne gelecek bu başa…

Onun için rızıktan çekme tasa

Takdir edilen gelir başa

Evhamlanma, daralma boşa

Ölüm gerçek gitmese de hoşa

İşte buna göre, var yaşa…

                                                           İrfan GÜLER

 

Tecrübe bir insanın doğumu, fakirliği, açlığı, göçü, itilmişliği, kakılmışlığı, amaçları, hedefleri, hüzünleri, ayrılıkları, kavuşması, kısaca hayatı boyunca karşılaşmış olduğu her türlü fiil ve olay karşısında becermeye çalıştığı, geliştirmeye çalıştığı, karşı koymaya çalıştığı refleksleri, uğradığı ihanetleri belki de kendisinden kaynaklı yaptığı ihanetleri kötülükleri, zulümleri, ya da kendisine yapılan güçlerin yetmeyeceği, dayanılamayacak acılar karşısında uzunca bir dönem sonrasında elinde kalan bilgi, duygu ,davranış birikimi olarak düşünülebilir.(Avam bir tabir ile hayat boyunca yediği kazıkların toplamı deniliyor. )

Tecrübe, çok zor kazanılan ama kıymeti bilinmeyen bir birikimdir. Bu birikimden ancak tecrübe sahibi insanlar faydalanma yoluna gidebilir. Tecrübe hayatın her merhalesinde her yerde sihirli bir değnektir. Her alanda her türlü bilgi kullanılabilir onun için Eski Türk Devletleri geleneğine yaşlı bilge insanların tecrübesi ve genç insanların dinamizmi bir araya getirilmek suretiyle zorlu devlet işlerinin çalışılmasına çalışılırdı. Yani hükümdarlar, padişahlar her ne kadar genç olsalar da ak saçlılar, bilge insanlar ve tecrübeli insanlardan oluşan bir konsey iştişare heyeti bulunurdu. Bunun için denilmiştir ki “ Danışan yüce dağı aşar, danışmayan düz ovada şaşar”  , bu tecrübe birikiminden faydalanılması günümüz koşullarına uyarlanırsa hem her türlü konuda maliyetler azalır, itilaflar azalır, yersiz iş ve fiiller son bulur, toplumun refahına ve gelişmesine hizmet eder. Hem nasıl aileler evlerinin önünü süpürürse bütün sokak temiz olur, tüm sokaklar temiz olursa şehir, şehirler temiz olursa ülke temiz olur ve bütün ülkeler temiz olduğunda dünyamız temiz olur. İşte tecrübede temizlik gibi bir şeydir. Tecrübenin kıymetini bilen fert, aile, toplum, devlet, bu tecrübelerden faydalanıldığı takdirde insanlığın yüksek medeniyetlere ulaşması imkanı elde edilebilir.  Fazla da konuyu uzatmadan tecrübe ile ilintili birkaç basit  örnek vermek gerekir ise;

 

 

  1. Hastahane polikliniğine iyi giyimli, bakımlı, güzel konuşan bir genç gelir. Hemşire hanıma derki “Benim kafamda küp var, çok ağrı çekiyorum, tedavi olmak istiyorum” , Hemşire hanım kafasını kaldırır, adamı baştan aşağı süzer “ Beyefendi benimle dalga mı geçiyorsunuz? Öyle bir şey olur mu, git başımdan “ diyerek adamı uzaklaştırmaya çalışır. Ancak adam çok ısrarcıdır, yüksek sesle bağırmaya çalışıyor “ Başım ağrıyor kadın, başım ağrıyor,  beni tedavi edin” diyerek poliklinikte kargaşa çıkarır. Hemşire baktı ki hasta ile başa çıkamayacak poliklinikteki genç doktora gider durumu anlatır, doktor odasından hışımla çıkar “ adamın üzerine doğru yürür. “ işin gücün mü yok kardeşim, niye ortalığı karıştırıyorsun, neden etrafa rahatsızlık veriyorsun” der. Genç daha da saldırganlaşarak sağa sola saldırır, poliklinikte çok büyük bir kargaşa vardır, işler karmaşık bir hal almıştır, itişip kakışmalar ve bağrışmalar ortam iyice karışmıştır. Bu işleri duyan koridorun sonundaki yürümeye mecali olmayan, gözlüğünü anlına atmış beli bükülmüş kel yaşlı bir hoca seslere gelir, genç doktora sorar “ Evladım mesele nedir? “ genç doktor ve hemşire bunalmış bir şekilde “ bu kişi kafamda küp var diyor, ağrıdan duramıyorum deyip tedavi talep ediyor, hiç öyle iş olur mu biz anlayamadık işi, başa çıkamadık” derler. Yaşlı hoca ,        hasta kişiye sakin ve merhametli  ses tonu ile “ gel evladım , derdini söyle bakayım bir de ben dinleyeyim “der. Hasta adam nihayet kendini dinleyecek, yüzüne bakınca rahatladığı sakin, derdini anlatabileceği bir insanla karşılaştığını düşünerek “ hocam “ der “beni hiç kimse anlamıyor, hakikaten kafamda küp var kafam patlayacak gibi oluyorum , acılara dayanamıyorum ,bana bir çare “der. Hoca “tamam evladım anladım ben seni , tedavi edeceğim ben seni “ der. Hoca genç doktor ve hemşireye” hemen ameliyathaneyi hazırlayın, bu hastamızı ameliyat edelim rahatlatalım “der. Hastayı alır sedyeye yatırıp ameliyathaneye götürürler, tam teşekküllü bir ameliyat şekli alınır. Yaşlı hoca o arada sağlık teknisyenine derki “ Evladım, bir küp ve bir çekiç bulun ve hastaya göstermeden ameliyathaneye getirin” . Ameliyathaneye girer hastanın üzerine örtüyü çektirir. Hastanın kafasının tam yanına küpü yerleştirir, eline çekici alır, hastanın kulağına eğilerek “ evladım senin kafandaki küpü çıkaracağım ama biraz acıyacak ,sabırlı ol seni rahatlatacağım “ diyerek eliyle hastanın saçını kavrar  gücü yettiğince çeker hastaya da bu arada derki “ evladım sabret, kafandan küpü çekiyorum biraz sonra çıkaracağım, rahatlayacaksın”  bu arada iyice kafasını acıtmak için saçını çeker biraz sonrasında hastanın yanı başındaki küpe çekiçle vurarak küpü kırar . “ Bak evladım küpü çıkardım , sen de görebilirsin” diyerek kırılan küpü hastaya gösterir. Hasta ayağa kalkar , hemen hocanın eline sarılır ve  “ Hocam Allah razı olsun dünyaya yeniden gelmiş gibi oldum , kafam rahatladı ,sağ ol” der , hastahaneden tedavi olmuş şekilde ayrılıp gider. Genç doktor ve hemşire hayretler içerisinde olanı biteni anlamaya çalışırken, yaşlı hoca odasına doğru küçük bir tebessüm ile yol alır. ( Herkes kendi okuduğuna göre dersini alsın.)

 

  1. Üniversite son sınıfta tek ders sınavına girecek olan 4 öğrenci aynı evde kalıyorlar ancak  uyuyakaldıkları için sınava geç kalıyorlar ve ne yapsak ne etsek diye düşünürken güzel bir bahane uydurarak hocaya gidiyorlar “hocam biz aynı evde kalıyoruz  sınava geç kaldık , taksi ile geliyorduk ancak taksinin tekeri patladığı için sınava yetişemedik “ diyorlar, hoca talebeleri dinliyor, tepeden tırnağa çocukları süzerek “tamam evladım, size ayrı sınav yapayım” diyor. İkişer masa aralıkla bu 4 öğrenciyi oturtarak, tek bir soru soruyor “ arabanın hangi lastiği patladı ? Yazınız “ . Bu 4 öğrenci de sınav kağıdına ayrı lastiğin patladığını yazıyor, sınav kağıtlarını hoca okuduğunda ise söylemiş oldukları yalan ortaya çıkıyor (herkes hissesine düşeni alsın)

 

 

 

  1. Adamın birisi hastahaneye girmiş, “Hastayım her yerim ağrıyor” demiş, doktor muayenehaneye almış, doktor hastayı muayene etmeye başlamış “ tam olarak neren ağrıyor “ diye sormuş, hasta işaret parmağı ile  başım, dişim, gözüm , kulağım, elim, ayağım, vücudumun her yeri ağrıyor diye göstermiş. Bu kadar yerin hep birlikte ağrımasına anlam veremeyen doktor, hocasına giderek sormuş “ değişik bir hasta var efendim, bakar mısınız ? “, hoca geldiğinde de  hasta aynı şeyleri tekrarlamış , hoca düşünmüş düşünmüş bu kadar çok ağrıya anlam verememiş “ evladım elini uzat bakalım” demiş, hoca muayane amaçlı ellerine dokunurken , hasta işaret parmağına gelindiğinde “çok ağrıyor “ diye bağırmaya  başlamış, anlaşılmışki hastanın işaret parmağı kırık olduğundan her yerini ağrıyor sanmaktaymış.

 

 

 

  1. Bir Türk Subayı ile İngiliz Subayı bir toplantıda karşılaşıp ahbap olmuşlar, ahbaplıkları ilerleyince ,sohbet arasında İngiliz Subay demiş ki “ Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güçlü olmasını istemiyoruz, devamlı zayıf durumda olmasını istiyoruz” , Türk Subayı sormuş “ Neden böyle düşünüyorsunuz?”  İngiliz Subayı çünkü demiş “ Siz , en zayıf zamanınızda devlet kurdunuz, çok güçlü olduğunuz zamanı düşünmek bile istemiyoruz (İngiliz çıkarları için)

 

 

 

  1.  Dünya üzerinde yaşayan devletler, milletler kendilerine en yakın davranış sergileyen  hayvanları mit olarak seçmişlerdir. Ruslar kendilerine ayıyı mit olarak seçmiştir çünkü ayı ;
  • Çok güçlü olduğu zaman SALDIRGANDIR.
  • Çok zayıf olunca mağaraya çekilir.
  • Kendinden başkasını düşünmez.

 

  1. Eski Türk Devletleri’nde devlet yönetimi için toplanılan odada 2 vezir tartışıyormuş. Birisi diyormuş ki “ kardeşim, her şeyin başı eğitim” diğeri de diyormuş ki “ yok azizim, her şeyin başı asalet” böylece tartışırlarken, bu toplantıları kendini göstermeden dinleyen hükümdar , toplantı salonunu izlediği bölmeden başını uzatarak “ Vezirlerim ! Size  bir hafta süre, kendi tezlerinizi bana bir hafta sonra ispat edin” demiş. Eğitim önemlidir diyen vezir bir kediyi almış bir hafta eğitmiş . Bir hafta sonra hükümdarın huzurunda iki vezir kendi tezlerini ispat etmeye  koyulmuşlar , eğitim önemlidir diyen vezir, parmağını bir şıklatmış kedi tepsiyi almış , bir daha şıklatmış kedi kahve fincanını tepsiye koymuş, bir daha şıklattığında  kedi tepsi ile kahveyi hükümdara ikram etmeye gelirken, asalet önemlidir diye savunan vezir, cebinde getirdiği fareyi kedinin önüne atınca kedi fareyi görüp bir hışımla tepsiyi yere çalmış, fareyi yakalamak için koşmaya başlamış.  (herkes anladığı şekliyle payını alsın)

 

 

  1. Yanında oğlu ile birlikte dışarıdan bir adam Kayseri’ye ticaret yapmak için gelmiş. Kayseri’ye gelince adam oğluna dönüp “ oğlum , acıktık , git oğlum Kayserililere sor , hem bizi doyuracak hem susuzluğumuzu giderecek hem de eşeğimizin yiyeceği bir yiyecek bir var mı sor “ demiş. Çocuk gitmiş, biraz sonra bir karpuzla gelmiş.
    Babası oğluna demiş ki “ Buradan gidelim oğlum , burada ticaret yapılmaz” (Herkes hissesine düşeni alsın)

 

 

  1. Temel soyunmuş, denize girmiş, yüzmüş , dışarı çıkmış ki , elbiseleri çalınmış. Utancından önünü elleriyle kapatarak kaçmaya başlamış. Dursun, Temel’in arkasından bağırmaya başlamış “ Ula Temel önünü kim tanıyacak , yüzünü kapatsana “

 

  1. Kayseri’ de , dışarıdan gelen bir adam çırağa bir malın kaç lira olduğunu sormuş . Çırak da “ Emmi alırken miiii , satarken miiii ?“ demiş.

 

  1.  .Amerikalı bir işadamı, Çinli bir işadamına alay ederek sormuş “ Sizin bu ölüleriniz yanına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecekler ? “ o da istifini bozmadan “ Sizin ölüleriniz başlarına koyduğunuz çiçekleri ne zaman koklayacaklarsa o zaman “ demiş.

 

Yani bu bölümde demem o ki , bazı insanlar kitap gibidir bazen yok satar,  bazı kitapsızlar da sizi yok yere satar. Zor yollara kolay insanlarla çıkılmaz yolda satarlar.  Bir insan ancak değerini bilenin yanında kıymetlidir , tecrübe de böyledir , değerini bilene kıymetlidir.

 

 

İrfan GÜLER

Tepkileriniz Nedir?

like
4
dislike
0
love
4
funny
1
angry
0
sad
0
wow
0

Bir Yorum Yaz