İslam'da Kadının Yöneticiliği


Bugüne kadar bize hep İslam dininin kadınları sosyal hayattan, siyasetten, çalışma hayatından uzak tuttuğu öğretildi. Sanki kadın sadece evinde oturması gereken biriymiş gibi… Her bir mü’mine günahkâr bile olsa değer veren ve her zaman eşitlikten, adaletten yana olan İslam dininin kadınları bu şekilde ötekileştirmesi mümkün mü sizce? Haydi gelin bu sorunun cevabını birlikte arayalım.
İslam'da Kadının Yöneticiliği

Kur’ân’da, siyasal alanda hak ve görevler konusunda kadın-erkek ayrımı yapılmamış, herkesin eşitliği esas alınmıştır. Bu konu için şu ayeti örnek gösterebiliriz:

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ” “Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar da birbirlerinin velileridir (dostları ve destekleyicileridir) . İyiliği emreder, kötülükten nehyedip çevirirler, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve (her konuda) Allah'a ve Resulü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah Üstün ve Güçlüdür, Hüküm ve Hikmet sahibidir.” (Tevbe,71) âyetinde, mü’min erkeklerle kadınların birbirlerinin velileri olmaları, kadınların da erkekler üzerinde erkekler gibi velâyet hakkına sahip olduklarını gösterir. Âyette geçen velâyet hakkı, aynı zamanda siyasi velâyeti de içine almaktadır.” Âyette geçen “evliya” kelimesi dost manasında değil, yaygın olan siyasi velâyet anlamında alınmalıdır. Zira “evliya” kelimesini tekili olan ‘veli’nin sözlük anlamı; yönetmek, yardım etmek, sahip olmak, hükmetmek, yetkili olmak, yakın olmak demektir. Dostluk kelimesi Arapça’da daha ziyade sadakat, dost da sadık sözü ile ifade edilir.

وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ” “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa, 69) ayetinde bütün mü’minlerin yöneticilere biat etmesini isteyerek kadınların da yönetimde yeri olduğu gösterir. Anlamamız gereken mesele, Lafzatullah’ta bazı meseleler hariç çoğu yerde bütün mü’minlere hitap edilir. Kadınlara ayrı, erkeklere ayrı hitap olmadığına göre kadınları her meseleden ayrı tutmak manasızdır.

Konuya dönecek olursak…

Birine bir iş teslim edilirken öncelikle o insanda aranacak olan temel özellik işin üstesinden gelebilecek güçte olup olmadığıdır. Bu konuda İslam’ın genel bakış açısı insanlar arasında herhangi bir fiziksel farklılık ya da ırklarla ilgili bir değerlendirme yapmazken Arap geleneğinden gelen Kureyşli ve erkek olma özelliği ağır basmıştır ve tek bir kişiden rivayet edilen “işlerini bir kadına teslim eden millet felah bulmaz/bulmayacaktır.” hadisi de  delil olarak kullanılarak kadınlar her türlü devlet işlerinden uzaklaştırılmıştır. Ebu Bekre de bu hadisi rivayet ettiğinde Cemel Olaylarında Hz. Aişe’nin yanında yer almamasının gerekçesi olarak söylese de, Hz. Aişe’nin tarafında olan diğer sahabeler onun lider olamayacağına yönelik ne bir hadis nakletmiş, ne de böyle bir durumdan rahatsızlık duymuşlardır. Zaten eğer böyle bir hadis ve emir gerçekten olsaydı, birçok hadis nakleden ve aynı zamanda iyi bir fıkıhçı da olan Hz. Peygamber’in zevcesi böyle bir konuma gelmeyi kendisi reddederdi. Hanefiler ise bu hadisle ve dolayısıyla hükümle ilgili şöyle düşünür: ‘Eğer böyle bir haber gerçekten varsa, toplumun çoğunluğunu ilgilendiren bir mesele olduğu için bunun başka raviler tarafından da nakledilmesi gerekirdi. Böyle bir konuşma geçtiyse bile kimse hatırlamadığına göre demekki hükmü kalkmış bir konudur.’

Ancak böyle bir ihtilafın ortaya çıkmasının sebebi, kadın hükümdarlığın imamlıkla eşdeğer olduğu ve imamlığın şartları arasında da erkek olmak olduğu göz önünde bulundurulmuştur. Bazı alimler de kadınları dinleri ve akılları eksiktir diyerek kadınların yöneticiliğinin caiz olmadığını öne sürerler. Ancak Haricilerin Şebibiyye fırkası, kadının imam olabileceğini söylemiştir. Nitekim İbn Haldun da imamet için dört vasıf sayar ve bu vasıfların arasında erkek olmak yoktur. Ancak halifelik ve yöneticilik ayrı şeylerdir. Bu sebeple İbn Nüceym, kadının yönetici olabileceğini söylemiştir. Klasik dönemde kadınların duyguları yüzünden zayıf olduğu da geçerek, kadınların yöneticilik yapamayacağı konusunda icma’ vardır. Öyle ki çağdaş dönemde de buna benzer yorumlar görülür. Kadının öncelikli görevinin annelik ve evi olduğunu, eğer böyle bir görevde olursa asli görevlerini aksatacağı, kadının savaşa gidemediği, duyguları ile hareket ederek yanlış yapmaya meyilli olduğu, namazda imam olamayacağı gibi devlet yönetimine de geçemeyeceği gibi birçok sebep sunulmuştur. Ancak Amine Vedud bu konuda Kur’an’da Belkıs kıssasının örnek verildiğini ve onun yöneticiliğinden övgüyle bahsedildiğini belirtir.

Buradan sonra bir değerlendirme yapılacak olursa, kadının yöneticiliğini kabul etmeyenlerin öne sürdüğü hadis ile ilgili sıhhat konusunda şüphelerin olduğu açıktır. Toplumun her kesimini ilgilendiren bir konu ile alakalı bir hadisi sadece bir kişinin hatırlaması bu konuda şüpheleri destekler niteliktedir. Ayrıca kadının yönetici olamayacağının düşünülmesinin sebebi, İslam gelene kadar Arap toplumunda kadınların erkeklerden aşağıda görülmesi ve kadının hiçbir konuda söz hakkı bulunmadığı için böyle önemli görevlerin yüklenmesi ağır gelmiş olabilir. Bunların haricinde Kur’an’da kadının yönetici olamayacağı ile ilgili bir ayet bulunmamaktadır. Yönetici olacak kişide aranan asıl vasfın ahlak ve karakter olması gerekmektedir. Tarihte de kadın yöneticilerden ilham kaynağı olanlar vardır. Burada önemli olan sorumluluğun üstesinden gelebilecek, akıllı, ahlaklı ve adaletli kimselerin tercih edilmesi gerektiğidir. Kur’an-ı Kerim’de de hadislerde de kadının yönetici olamayacağına dair, Ebu Bekre’den şüpheli olarak nakledilen ve ahad haber derecesinde kalan hadis haricinde, bir delil bulunmamaktadır.

Allah bizi, Yüce Kitab’ını anlama rızkıyla rızıklandırsın ve bizi aşağılık şeytanın vesvesesinden korusun. Amin.

Allah’a emanet olun.

Tepkileriniz Nedir?

like
13
dislike
1
love
9
funny
0
angry
1
sad
0
wow
0

Bir Yorum Yaz