Kıskançlık, Başkalarının Ayıplarını Araştırmak, Su-i Zanda Bulunmamak


Herkese merhaba, bugün yine güzel bir konu ile geldim. Haydi başlayalım. :)
Kıskançlık, Başkalarının Ayıplarını Araştırmak, Su-i Zanda Bulunmamak

Kıskançlık; iki anlamda kullanılan bir sözcüktür. İlki, çoğunlukla aşk ve sevgi duygusuyla birlikte ortaya çıkan bir duygudur. Râgıb el-İsfahânî insanın kendini, evini ve ailesini, ülkesini, kısaca aidiyet ilişkisi olan her şeyi koruma duygusu için de gayret kullanıldığını belirtir. İkinci anlamı ise, başkasının sahip olduğu imkanları çekememe anlamına gelen hasetten farklı olsa da ondan daha geniş bir manaya sahiptir. Fıtri bir duygudur ve dozu aşılmadığı, hırsa ve kine sebep olmayıp makul ölçülerde tutulabilmek kaydıyla gerekli bir duygudur. Bu sebeple İslâm ahlâk kültüründe dengeli bir kıskançlık duygusu asalet, namus, iffet ve mertliğin temeli sayılmış ve bir onur ifadesi olarak kabul edilmiştir. Gazali, kıskançlık ve izzet-i nefis duygularını her insanın tabiatında olan bir tür savunma mekanizması olarak değerlendirmiştir. İnsan tabiatında var olan diğer fıtrî eğilim ve duygular gibi kıskançlık da kendiliğinden iyi ya da kötü değildir. Ancak ortaya konuş biçimine, niyete ve kişinin ahlâkî olgunlaşmasına olan katkısına göre bir değer kazanır. Kıskançlığın olumlu veya olumsuz özellikleri vardır. Bizim üzerinde duracağımız, Allah’ın hoşlanmadığı kıskançlık, hasetten kaynaklanan kıskançlıktır.

اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ

“Yoksa onlar; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı?...” (Nisa, 54)  Kıskançlık (hased), yerilmiş bir şeydir. Kıskanan bir kimse her zaman kederlidir. Kıskançlık, ateşin odunu yiyip bitirmesi gibi hasenatı yer bitirir. Bu manada hadisi Enes, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’dan rivâyet etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Zan ile konuşmaktan sakının; çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin kusurlarını araştırmayın. Birbirinize karşı böbürlenmeyin. Birbirinizi kıskanmayın. Birbirinize kin tutmayın ve birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Allah’ın emrettiği gibi kardeş olun. Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık etmez, onu yalnız bırakmaz, onu küçük görmez. Resulullah, eliyle göğsünü işaret ederek: Takva (Allah korkusu) işte buradadır. Müslüman kardeşini hor görmesi, kişiye kötülük olarak yeter. Müslümanın Müslümana kanı, onuru, malı haramdır. Allah sizin görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz, ama kalplerinize ve amellerinize bakar.” Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:

“…وَلَا تَجَسَّسُوا…”

“…Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetini araştırmayın…” (Nisa, 12) Kurtubi şöyle söyler: “Şöyle de denilebilir: Kaçınılması gereken zanları diğerlerinden ayırdeden ölçü şudur: Doğru bir emaresi olduğu bilinmeyen ve açık bir sebebi olmayan herbir husus hakkında zanda bulunmak kaçınılması gerekli haram bir zandır. Bu ise hakkında zanda bulunulacak kişinin kötü durumu bilinmeyen (mesturu’l-hal) salih kimse olduğu görülen ve zahiren emin bir kimse olduğu tesbit olunan kimselerden olması halinde böyledir. Böyle birisi hakkında fasit zanda bulunmak ve hainliğini sanmak haramdır. Oysa şüpheli işleri yapmakla, kötü ve çirkin işleri açıktan işlemekle insanlar arasında şöhret kazanmış kimsenin durumu böyle değildir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan şöyle buyurduğu zikredilmiştir: "Şüphesiz Allah müslümanın kanını, ırzını (namus, şeref ve haysiyetini) ve onun hakkında kötü zanda bulunmayı haram kılmıştır."”   tecessüs araştırmanın kendisidir, İşte bundan dolayı eğer bir kişi işleri araştırmak vasfına sahibse ona "casus" denilir. Ha ile (tehassüs) ise insanın bazı duyularıyla idrak ettiği şeylerdir. Aradaki farka dair ikinci bir açıklama da şöyledir: Tehassüs bir şeyi bizatihi kendisi için araştırmak, öğrenmek istemektir. Tecessüs ise başkasının elçisi olarak araştırmaktır. Bu açıklamayı Saleb yapmıştır. Ancak birincisi daha çok bilinen bir açıklamadır. Haberleri tecessüs ettim" onları iyiden iyiye tetkik ettim, demektir. Casus da buradan gelmektedir. Ayetin anlamı da şudur: Siz zahir olanı alınız, müslümanların gizli ayıplarının peşine takılmayınız. Yani sizden herhangi bir kimse kardeşinin ayıbını araştırarak -Allah onu setretmiş ve gizlemişken- ona muttali (bilgi sahibi) olmaya kalkışmasın.

Allah bizlere okuduklarımızdan, öğrendiklerimizden ibret almayı ve bunlarla amel etmeyi nasip etsin. Amin.

Allah'a emanet olun.

Tepkileriniz Nedir?

like
25
dislike
10
love
11
funny
0
angry
0
sad
0
wow
1

Yorumlar (1)

  • Av.Belemir B.
    Av.Belemir B.

    gerçekten çok anlamlı ve günümüzün vebalarına değinen bir yazı, teşekkür ederiz

    Cevapla
    • Büşra Gökduman
      Büşra Gökduman

      Beğenmenize çok sevindim, ben teşekkür ederim ☺️☺️

Bir Yorum Yaz