SAFRANBOLU TARİHİ VE GEZİLECEK GÖRÜLECEK YERLERİ


Tarihi dokusu ile Safranbolu' yu tanıyalım
SAFRANBOLU TARİHİ VE GEZİLECEK GÖRÜLECEK YERLERİ

       Kentin enbaşılca özelliği Safranbolu evleridir.Buram buram tarih kokan Safranbolu evleri, merkezde, 18. 19. ve 20. yüzyıllarda yapılmış yaklaşık 2 bin geleneksel Türk evi yer alıyor ve bunların çoğunun yasal koruma altında olduğu biliniyor. Safranbolu evleri ”Şehir” ve ”Bağlar” adı verilen iki ayrı kesimde bulunuyor. Yolları ve sokakları tamamen taş kaplı olan Safranbolu’da, evlerin avluları ve meydanları da taş kaplıdır. Bu taş kaplama tarzının; rutubeti aza indirmesiyle, sel sularına karşı dayanıklı olmasıyla ve ağaç köklerinin yeterli su almasıyla uygun bir yapıda olduğu biliniyor.

         Evlerin boyutunu ve biçimini belirleyen üç temel unsur vardır: çok nüfuslu aile yapısı, yağışlı iklim, kültürel ve maddi zenginlik. Geçmiş dönemlerde; iki veya üç çocuklu ailelerin yaşadığı evlerde evlenen erkek çocuğu ayrı eve çıkmaz, eve gelen gelinle birlikte amca, hala, yenge ve torun gibi akrabalarla hep birlikte yaşanırmış. Bazı evlerde haremlik ve selamlık bölümleri bile bulunurken, evlerin zemin katları da hayvanlara ayrılırmış. Havanın yağışlı olduğu zamanlarda ise, hem insanların hem de hayvanların yiyecekleri, ısınmak için kullandıkları odunlar ile birlikte evin içerisindeki kapalı alanlarda muhafaza edilirmiş. İşte bu açıdan evler oldukça büyük hacimli olma özelliğine sahip.

 Mimarisi okadar ince düşünülerek inşa edilmiştirki Safranbolu evleri, komşuların görüşünü engellemeyecek şekildedir. Evlerin yapımında; taş, kerpiç, alaturka kiremit ve ahşap kullanılmış ve bahçeler sokaktan taş duvarlarla ayrılmış. Bölgede belirli bir düzen oluşturulmuş ve doğa, insan, ev, sokak, çarşı gibi dengeler gözetilmiş. Nasıl mı? Karşılıklı iki yamaca inşa edilen bu evler, birbirinin manzarasını ve güneşini hiçbir zaman kapatmaz! Birer inci tanesi gibi dizilerek, ortaya muhteşem bir görüntü çıkarır. Safranbolu’ya geldiğinizde, bu tarihi evlerin arasında dolaşmadan sakın ayrılmayın derim.

Size bir kaçtane gezilip görülecek yerden bahsetmek istiyorum.

Kent Tarihi Müzesi:Kale olarak adlandırılan tepeye inşa edilen Hükümet Konağı, 1976 yılına kadar kullanılmış ancak bu tarihlerde gerçekleşen yangın sonucunda tamamen kullanılamaz hale gelmiş. Kültür Bakanlığı tarafından, 2000 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmış ve tam 6 yıl sonra restorasyon çalışmaları tamamlanınca, Kent Tarihi Müzesi olarak yeniden hizmete açılmış. Ziyaretçilere, Safranbolu’nun kültürel, tarihsel ve sosyal zenginliğini tanıtmak ve göstermek amacıyla kurulmuş olan müzede, kent ile ilgili belge, eşya, görsel malzeme, ses ve görüntü kayıtları bulunuyor. Bu verileri kullanarak, sürekli olarak sergiler düzenlenmesiyle de biliniyor.

 

Kaymakamlar Müze Evi:18. ve 19. yüzyıl Türk toplumunun geçmişini, kültürünü ve yaşama biçiminin en güzel örneklerinden biri olan bu ev, Safranbolu Kışlası kumandanı Hacı Mehmet Efendi’nin eviydi. Bu ev; Hacı Mehmet Efendi’ye yarbay karşılığı olan ”Kaim-Makam” denilmesinden dolayı, halk arasında Kaim-Makam Evi olarak anılmaya başlandı. Mimari özelliklerini ve kentsel dokusunu günümüze kadar taşıyan bu ev, kamulaştırılıp restorasyon çalışmalarına girerek, 1981 yılında Kaymakamlar Evi olarak hizmete açıldı. İlk açıldığı zamanlarda Eğitim Merkezi olarak kullanılan Kaymakamlar Evi, yoğun ilgiyle karşılaşınca Müze Ev olarak kullanılmaya başlandı.

Bahçesi ve hizmetli evi iyileştirilerek kafeterya olarak kullanılan müze, Safranbolu Çarşısı’nda Hıdırlık Yokuşu Sokağı üzerinde yer alıyor. Özgün bir Türk evi niteliğine sahip olan müze, üç katlı bir yapıdır ve iki ayrı sokaktan iki ayrı girişi vardır. Her ihtiyaça göre hazırlanan 7 odalı Kaymakamlar Müze Evi’nde, duvarlar dışında her şey ahşap olup, bu ahşapların birbirine tutturulması için çivi kullanılmıştır. Haremlik ve selamlık uygulamasına göre tasarlanan evler, hanımların daha rahat haraket edebilmesi için ayarlanmış. Örneğin, mutfakta yemek yapan kadınlar, bir dönme dolabı aracılığı ile yemekleri erkeklere verirdi. Kadın, hazırladığı yemeği dönme dolaba koyar ve sonra tahtaya vurur. Dönme dolabın arkasında kalan kişi de yemeğin hazır olduğunu anlayarak, dolabı çevirir ve yemeğine kavuşurdu. Bu sayede kadınlar ve erkekler birbirlerini görmezdi.

Sekizgen olarak tasanlanan odalara, köşelere yapılan kapılardan giriş sağlıyorsunuz ve içeri girine kadar odada neler olduğunu göremiyorsunuz. Ailelerin birbirlerinden rahatsız olmamaları için bu şekilde düzenlenmiş. Evlerde yatak odaları bulunmuyor ve onun yerine yastık ve yorganların yer aldığı yüklük bölmeler bulunuyor. Bu bölmelerin altında da Hamamlık yani banyo bulunuyor. Normalde evlerdeki odaların tavanları ahşap ve süslemeler ile dolu ancak çocuk odaları çok daha sade bir şekilde dizayn edilmiş. Bu sayede çocukların dikkatlerinin dağılmamaları önlenmiş.

 

Anadolu Saat Kuleleri Minyatürleri Parkı Müzesi:Tarihi Saat Kulesi ve Kent Tarihi Müzesi çevresinde yer alan açık hava müzesinde, 1901 yılında II. Abdülhamit’in tahta çıkmasının şerefine Anadolu’nun her bir yanında yapılması istenen saat kulelerinin minyatürleri yer alıyor. Osmanlı döneminin kültürel izlerini taşıyan bu saat kuleleri, Tarihi Saat Kulesi’nin hemen yanında konumlanıyor. Balıkesir’den Erzurum’a kadar 14, Bosna Hersek’ten ise 1 olmak üzere toplamda 15 saat minyatürü bu parkta sergileniyor. Çeşitli illerden toplanan bu saat minyatürlerine, şaşıracağınız bir gerçek!

 

Çikolata Müzesi: Çikolata ustası Mesut Kırımlı tarafından açılan Çikolata Müzesi’nde; han, hamam, cami, çeşme, köprü, konak, cam teras, safran çiçeği ve bir mağaranın çikolatan yapılmış maketleri yer alıyor. Çikolata Müzesi, belirli bir ısıda tutulan ve musluktan çikolata akan havuzuyla da oldukça ilgi görüyor. Bunun yanı sıra, içerisinde birçok devlet adamının ve siyasetçinin çikolatan portreleri de yer alıyor.

 

Tokatlı Kanyonu:Safranbolu sınırları içerisinde yer alan, Tokatlı Kanyonu üzerine yapılan Kristal Cam Teras, yerli ve yabancı birçok turistin ilgisini çekiyor. Bölge, üç kanyonun birleşmesiyle oluşuyor ve nefes kesen bir seyir terasına ev sahipliği yapıyor. Zemini tamamen camla kaplı olan Kristal Teras, yerden 80 metre yüksekliğinde olup, bir uçurumun üzerine kuruludur. Baştan uyaralım, yükseklik korkunuz varsa gerçekten bu yer sizi ürkütebilir! Üstelik yürürken sallandığını da belirtmeliyiz ama merak etmeyin 75 ton yük taşıyabilecek sağlamlıkta. Ayrıca böylesine şahane manzarayı ve atmosferi başka bir yerde zor bulursunuz, bizden söylemesi…

Yeşillikler ve devasa kayalıklar arasında muhteşem bir görüntüye sahip olan bu yer, akşamları ışıklandırma sistemi ile bambaşka bir görüntüye bürünüyor. Temiz hava eşliğinde, hem yürüyüş yapabilir hem manzarayı seyredebilir hem de harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Özellikle en uca kadar gitmeli ve doya doya bu kısımda fotoğraf çekilmelisiniz. Aynı zamanda bu alanda bir kafeterya yer alıyor ve yeme-içme ihtiyaçlarınızı buradan karşılayabiliyorsunuz. Yaz-kış demeden eşsiz bir görüntüye hakim olan Kristal Teras’ı, mutlaka Safranbolu’nuda görmeden geçmeyin derim.

 

 

Hıdırlık Tepesi:Hıdırlık Tepesi, muhteşem bir manzaraya sahip olduğu için Safranbolu’nun önemli yerlerinden biridir. Safranbolu’yu kuş bakışı seyredebileceğiniz en güzel tepelerden biri olan bu yer, aslında kente gelen Türklerin ilk yerleştikleri bir köydür. Daha sonralarda Hıdırellez kutlamalarının yapıldığı mekan haline dönüşen tepe, günümüzde ise turistik noktalardan biri haline gelmiştir.Tepede; Orhan Gazi döneminde yaşamış Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın kumandanlarından biri olan Hıdır Bey’in türbesi, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Dr. Ali Yaver Ataman’ın anıt mezarı, Köstendil Kaymakamı Hasan Paşa’nın türbesi ile birlikte iki namazgah yer alıyor. Tepenin muhteşem manzarasını seyre dalmadan önce, bu türbeleri ziyaret edebilirsiniz. Sonrasında ise, doya doya manzaranın tadını çıkarın! Kentin tarihi ve doğal güzellikleri buradan bir başka güzeldir gerçeten.

 

 

 

Cinci Hanı :Safranbolulu Karabaşzade Hüseyin Efendi (Cinci Hoca) tarafından, 1645 yılında yaptırılan Cinci Hanı, şehrin tam merkezinde yer alıyor. Han olarak en göze çarpan bir yapı olan Cinci Hanı, tam olarak bilinmese de, Koca Mimar Kazım Ağa tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. 20. yüzyıla kadar kervansaray olarak kullanılan Cinci Hanı, 20. yüzyılın başlarından itibaren de esnaflar tarafından depo olarak kullanılmış. Daha sonraki yıllarda ise, restore edilerek otel olarak kullanılmaya başlanmış. İki katlı olan han; 63 odalı olup, otel, restoran ve cafe bar olarak hizmet vermeye devam etmektedir.

Tarihi Saat Kulesi: Safranbolu’nun tarihi eserlerinin sergilendiği vadinin ortasındaki Kale’nin üzerinde yer alıyor. Padişah III. Selim’in sadrazamı olan İzzet Mehmet Paşa tarafından 1790’lı yıllarında inşa ettirilmiş. Türkiye’deki saat kulelerinden farklı olarak, içine çıkılabilen en eski saat kulesidir ve aynı zamanda çalışır bir durumdadır. Bulunduğu kalenin de en eski yapısı olan Tarihi Saat Kulesi, 12 metre yüksekliğinde olup, taş duvarlı ve yalın bir yapıdır. Haftada bir kurularak, yaklaşık 200 yılı aşkın bir süredir aralıksız çalışıyor.Mutlaka görülmesini tavsiye ederiz.

 

 

 

Tarihi Cinci Hamamı:Çeşme Mahallesi’nin Çarşı içerisinde yer alan Tarihi Cinci Hamamı, yine Cinci Hüseyin Hoca tarafından yaptırılmış olup, annesi Hamide Hatun vakfına kayıtlıdır. Kadınlar ve erkekler olarak ayrı kısımlardan oluşan hamamda, iki bölümde aynı şekilde dizayn edilmiş. Ancak kadın ve erkek girişleri farklı sokaklara açılıyor. Haçvari sıcaklıklı hamamlar grubuna giren bu hamam, restore edilerek günün her saatinde hizmet vermeye devam ediyor.

 

 

 

Tabakhane Müzesi:Safranbolu’da 800 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olan deri tabakhanesi, Safranbolu’nun tarihinde önemli bir yere hakimdir. Belli bir zamana kadar üretime devam etmiş ve sonrasında kapatılmıştır. Günümüzde ise, Sarıtunç Tabakhane Müzesi olarak hizmet vermeye başlamış. Sonraki yıllarda ise, müzenin üst kısmına Kahve Müzesi açılmış ve bu müze Türkiye’de ilk müze olma özelliğini taşıyor. İç dekorasyonu ile göz dolduran bu müzede, çeşit çeşit kahvelerin tadına bakabilirsiniz. Kahve tutkunlarının bir numaralı adresli olacak gibi duruyor.

 

İncekaya Su Kemeri:İncekaya Köyü sınırlarında yer alan, Tokatlı Kanyonu üzerinde tarihi bir yapı olan İncekaya Su Kemeri, Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. Suyu karşı tarafa taşımak için kullanılan bu eserin, ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmiyor ancak tarihinin 17. yüzyıla dayandığı tahmin ediliyor. Bu durum, 1794-1798 yılları arasında onarımı yapılarak halka yeniden kazandırılmasından dolayı anlaşılıyor. Toplam 6 kemerden oluşan İncekaya Su Kemeri, yaklaşık 60 metre yüksekliğe sahiptir. Büyük kemerin üzerinde yer alan 5 gözlü bölüm, taştan ve Horasan harcından yapılmış. Kanaldan geçen suyun akış hızının dengelenmesi adına, su kemeri üç kıvrımlı şekilde inşa edilmiş. Kemerden geçen su Asmazlar Konağı’nın bahçesindeki su terazisine, su terazisinden de kentte yer alan çeşmelere dağıtılmış.

 

Yazıköy Su Değirmeni :Yazıköy’de yer alan 200 yıllık tarihi Rum su değirmeni, ilk günkü gibi hizmet vermeye devam ediyor. Tarihi değirmende un ve salep öğütülmesinin yanı sıra elektrik bile üretiliyor. 1820 yılında Rumlardan satın alınan bu değirmen, zaman zaman eskiye gitse de, 2010 yılında restore edilerek yeniden kullanılmaya başlanmış. Değirmenin en önemli özelliği ise; ark taşına alttan sürekli suyun çarpması ve ürünü soğuk olarak üretmesidir. Günümüzde ise bir restoran olarak işletilen bu bölge, gezi listenizde olmalı!

 

Havuzlu Asmalar Konağı:Safranbolu’nun en ilgi çekici ve en güzel evlerinden biri olan Havuzlu Asmazlar Konağı, 1989’dan itibaren otelcilik hizmeti veriyor. Her mevsim kapılarını açan konak, Türkiye’nin otele dönüştürülen ilk tarihi köşkü olma özelliğine sahiptir. Merkezde yer alan Havuzlu Asmazlar Konağı, bir zamanlar Safranbolu’nun ileri gelenlerinden Asmazlar ailesine ait bir yapıdır ve 19. yüzyılın başlarında inşa edilmiştir. Üç konaktan oluşan bu yer, bahçesi ve havuzuyla göz dolduruyor desek yanılmayız.

 

Bulak Mencilis Mağarası:afranbolu ile Bulak Köyü sınırında bir vadide yer alan Bulak Mağarası, bir diğer adıyla da bilinen Mencilis Mağarası, Türkiye’nin en uzun mağaralarından biri olarak biliniyor. Oluşumunun yaklaşık 3 milyon yıl önce başladığı tahmin edilen mağara, 6 km uzunluğunda olup, sadece 400 metresi gezmeye uygun bir şekilde ışıklandırılmış. Karstik erimeler sonucunda oluşan mağara, sarkıt ve dikitlerle harika bir atmosfere imza atıyor. Safranbolu’ya 8 km uzaklıkta yer alan mağara, yatay olarak gelişmiş, çok katlı, kaynak konumlu aktif ve fosil bölümlerden oluşuyor. Derin bir vadinin içerisinde bulunduğu için, yaklaşık 150 basamaklı bir merdivenden tırmanarak mağaraya ulaşıyorsunuz. Mağaraya ulaştığınızda ise, içerisinde yer alan şelaleye ve göle hayranlık duyacağınız kesin. Aynı zamanda mağaranın, nefes darlığına, astım ve bronşit gibi hastalıklara iyi geldiği de biliniyor.

 

Tepkileriniz Nedir?

like
12
dislike
0
love
2
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0

Bir Yorum Yaz