Platoncu İdealizm Nedir?


Platon 'un İdealizmi nasıl tasavvur ettiğine bakalım...
Platoncu İdealizm Nedir?

PLATONCU İDEALİZM

     Genel olarak çoğu filozofun kendi görüşleri vardır. Geçmişte bu daha da fazlaydı. Bunun nedeni insanların yeni mitolojiyi bırakıp, sorgulayarak dünyayı keşfetmeye ve birtakım sorulara cevap verme gereksinimleri duydukları için ortaya birçok kuram atılmıştır. Felsefenin en önemli kavramlarından bir tanesi de idealizmdir. İdealizm, realizmin tam karşıtı olarak ele alınmaktadır. Realizmde, insan düşüncesinden bağımsız olarak bir varlığın olduğunu ve bu varlık alanındaki varlıkların bize bağlı olmadan varlıklarını sürdürdükleri söylenir. İdealizm ise, böyle bir varlık alanı olmadığını, varlıkların yani gerçek varlıkların sadece ve sadece insan zihninde, insan aklında, ruhunda ya da bilgisinde var olabileceklerini ileri sürmektedir. Buradan da şu ortaya çıkmaktadır, idealistler varlığın bir kavram, idea, fikir cinsinden olduğunu söylemektedirler. Fakat idealizmi biraz daha açmamız gerekmektedir, çünkü bu tanımıyla idealizme, katı idealizm, sert idealizm denilmektedir. Katı idealizm hiçbir şekilde insan zihninden bağımsız bir gerçekliğin olmadığını ileri sürmektedir. Fakat felsefe tarihinde katı idealistlerin yanı sıra, ılımlı idealistlerde vardır, öznel idealistler, nesnel idealistler ya da mutlak idealistler vardır. Bu ayrımları yaptığımız zaman sadece ve sadece katı idealistler yani realistlerin karşısında yer alırken, örneğin ılımlı idealistler şunu demekteler: gerçekten bir varlık vardır ama idea fikir cinsinden bizim dışımızdadır. Yani ılımlı idealistler kavramların idea cinsinden var olduğunu ve insan düşüncesinden bağımsız olduğunu fakat insan düşüncesiyle bilinebileceğini söylemektedirler. Örneğin bunların içine platonu koyabiliriz Bunlara karşılık katı idealistlerin içinde bir tür idealizm vardır buna da öznel ya da içkin idealizm denilmektedir. Bu İngiliz filozof George Berkeley'in öne sürdüğü bir idealizmdir. Berkeley’e göre içkin idealizm ya da öznel idealizm, her ne varsa sadece ve sadece algılanmış olarak var olandır. Algılanmış olan ise bizim bilincimizde ve zihnimizdedir. O halde zihnimizin dışında bir gerçekliğin olmadığını ileri sürmektedir. Alman idealistlerinden kısaca örnek verirsek, Johann Gottlieb Fichte öznel idealizmi öne sürer, öznel idealizme göre varlık bizim bilgi seviyemize göre bilinebilir ve bilgimiz varlığın ortaya konulmasında en önemli araçtır. Nesnel idealizm, ikinci Alman idealist olan Friedrich Schelling tarafından savunulmaktadır. Schelling’e göre bilen özneden bağımsız olarak bir nesnel varlık vardır ve bu nesnel varlığın açılımıyla varlık kendini göstermektedir. Üçüncü Alman idealisti Hegel’dir. Hegel mutlak idealizmi savunur ve Hegele göre evrensel tin ya da Almanca “gayst” denilen varlık, bütün var olanları kendisinden yola çıkarak kendisinin açılımı olarak ortaya koymaktadır. O halde mutlak ideanın, mutlak kavramın açılımıyla bütün var olanlar açığa çıkmaktadır. İşte insan aklıda bu mutlak varlığın evrensel aklın açılımının anlaşılmasında pay alan ve yardımcı olan bir akıldır. Bu bakımdan insan aklı, mutlak varlığın bilinme sürecinde mutlak aklın ortaya çıkmasına yardımcı olur.  

      İdealar Kuramı denildiğinde akla ilk gelen tabi ki Platondur. Platon, M.Ö. 427 yılında varlıklı bir ailede Yunanistan’ın başkenti Atina’da dünyaya gelmiştir. Gerçek adı Aristokles olmakla beraber ona Platon denmesinin nedeni, yapısının atletik olduğundan geniş göğüslü manasına gelen bu kelimeyi kullanmışlardır. Savaşların olduğu zamanlara denk gelmiştir. Genelde savaşlardan mütevellit politikayı ve toplumsal nizalara şahit olmuş, öğretmeni olan Sokrat adına öldürülmesine üzülmüştür. Toplumsal olayların düzenlenmesi, kişilerin ve toplumun mutluluğu konuları onu, öğretmeni Sokrat’a duyduğu özlemden en çok ilgilendiği konular arasında olmuştur. Hocasından sonra pek çok yere seyahat etmiştir. Orda ki alimlerden eğitim görmüş ve kendi fikirlerini de anlatmıştır. Onun örnek aldığı büyük hocası Sokrat’ken ünlü filozoflardan olan Kratilos ve Hesoidos vs. gibi filozoflardan esinlenmiştir.  Bu birikimler sonucu Atina ‘da Akademia’yı kurmuştur. Eğlenceli kişiliği olan, dünyadan el etek çekmiş, gerçek mutluluğun peşine düşen birisidir. O dönemde düşüncelerinden dolayı yenilikçi olarak görünür. Yaklaşık seksenlerinde M.Ö. 347/8 tarihinde ölmüş, ölüm yeri ise kendi kurduğu okul Akademia’ya son yolculuğuna uğurlanmıştır.

     İdea ’yı izahlarken duyular-düşünce ilişkisini baz almıştır. Gerçek dünyada neyi algılarız, neyi algılayamayız gibi sorulara İdealar Kuramı ile yanıt vermiştir.  Duyuların ve düşünce gücünün insanda etkin bir şekilde ayrıldığını anlatır. Nelerin kavranıp nelerin kavranamayacağı konuları ele almışlardır. Mesela bir kalem ve kâğıt idea değilken, bir iyilik, hasret bir ideadır. İdeaları ruhani bir maneviyatla hissederiz, bunlar ideadır. Ama dış duyu ile ilgili olanlara gelince ise bunlara idea denmemektedir. Bu kuram hangi şeylerin İdea imkânın olduğunu veya hangi şeyin İdea imkânı olmadığını tam anlamıyla izah eder. Platon için iki bölüme ayrılmıştır. İlk dönem onun için farklılık arz etmezken, sonrasında ideaları sınıflandırmıştır; Kavramsal İdea ve Nesnel İdea. Platon’da varlık anlayışı, varlığın nedenselliği fikrinin tamamıyla kabul etmenin aksine, daha çok irdeleyerek Arkhe kavramına farklı bir açıklama olarak maddi olmayan, tinsel bir olgu ve izah ortaya koymaktadır. İdealar, yer, mekân olmaksızın varlardır demiştir. Platon, iki kişiye haklı buluyordu bunlar; Permanides ve Herakleitostur.

     Sonuç olarak Platon’un İdealar Kuramı öncelikle idelerden oluşmuştur ve bunun sonuncunda iki kısma ayrılmasına itmiştir. Bunlardan birisi Kavramsal İdealar, diğeri ise Nesnel İdealardır. Duyularımızlar her şeyi algılayamayız, düşüncemizle de her şeyi algılayamayız. Önemli olan bu iki kavramı birleştirip hem maddi hem de manevi ihtivasını alıp ortaya birlikte olan bir düşünceyi ortaya koymaktadır. İki kısımda ayrı bir dünyadır ve arasında büyük bir kırmızı çizgi vardır. Birisi dış dünyanın etkisi dışında gelişirken diğeri ise tamamen dış dünya ile ilgili olmuştur. Mesela Platon için en önemli şey sevgidir. Sevgi herkes için belli bir duygu yoğunluğunu ifade eder. Herkes için farklıdır. Dış dünyada ise yansıma olarak birinin bir neden olmadan senin için çabalaması belki sevgi gösterisi olarak örnek verilebilir. Ben sevginin gösterilebileceğine inanıyorum. Bazı idelerde bence gösterilebilir. Heyecanlanmak gibi. Direk al bu heyecan diyemesek de verilen tepkiler aslında, onun içsel yaşantıdan hayata tepkisel olarak aktarılmasıdır. Ama insanlar bazı nesnelere de sevgi duyabilir. Peki burada acaba nasıl bir şey oluyor? Bir insan için bir nesnenin değeri zihinde, yani idesinde ise Kavramsal-Nesnel ide mi oluyor? Bence ide de bulunan sevgi ve nesnel olan idenin ilişkisidir.

KAYNAKÇA

Kitap

  • Cevizci, Ahmet. İdealar Kuramı; Platon’un Felsefesi Üzerine Araştırmalar. Gündoğan Yay., İstanbul 1999, s.147.

Makale

  • Demir, Abdullah. “Platon’da İdea-Tikel İlişkisi: Episteme vs Doksa”. Bülent Ecevit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2(1), s. XX-XX.
  • Eflaki, Ahmet. “Eflatun”.  DİA. Erişim 8 Ocak 2021. https://islamansiklopedisi.org.tr/eflatun
  • Karadaş, Özgür. “Platon’un İdea Düşüncesinin Felsefi İmkânı Üzerine Bir İnceleme. ” Journal of Current Debates In Social Sciences (CDSS). 2(2), 267-271.
  • Tağman, S. Ertan. “Bilimsel Açıklamanın Tarihsel-Felsefi Temelleri Bağlamında Platon’un İdealar Kuramı”. Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (SSAD). 2(3), s.78-131.

Tepkileriniz Nedir?

like
5
dislike
0
love
3
funny
0
angry
0
sad
0
wow
2

Bir Yorum Yaz