EMLAK KOMİSYONCULUĞU SÖZLEŞMESİ YAZILI OLMAK ZORUNDA MI ?
Gayrimenkul sektörü son yıllarda hızla gelişme göstermektedir. Gelişen bu sektör beraberinde birçok uyuşmazlığı da gündeme getirmiş ve sektörel ihtilaflar eskiye nazaran yargıyı daha fazla meşgul etmeye başlamıştır. Bu sebeple birçok içtihat oluşturulmuş ve kanuni düzenleme yapılmıştır.
Emlak komisyoncusu, taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlenen kişidir. Bu işi meslek edinen kişilere kısaca “emlakçı” da denilmektedir. Sözleşmenin kurulması imkanını hazırlayan bu kişiler, sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazanmaktadır. Ücret; belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.
Türk Borçlar Kanunu’nda (“TBK”) emlak komisyonculuğu sözleşmesi simsarlık sözleşmesi başlığı altında düzenlenmiştir. Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Dolayısıyla emlakçı ile yapılan sözlü anlaşmaların herhangi bir geçerliliği yoktur. Emlak komisyonculuğu sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olması şarttır.
Emlakçının, taraflar arasında sözleşme kurulduğu takdirde ücrete hak kazanacağını belirtmiştik. Ancak emlakçı ile yapılan sözleşmede emlakçının yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, taraflar arasında sözleşmenin kurulmasıyla süreç sonuçlanmamış olsa bile, giderleri ödenir. Bir başka ifadeyle, bir kişi emlakçıya giderek evinin satışının gerçekleştirilmesini istemiş, emlakçı ev sahibi satıcı ile alıcıyı bir araya getirmiş ancak yine de evin satışı gerçekleşmemiş ise, emlakçı yine de yapmış olduğu masrafları isteyebilecektir. Ancak bu hususun da sözleşmede kararlaştırılmış olması gerekmektedir. Aksi takdirde yapılan masraflar istenemez.
Bu konudaki Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2004/15586 E., 2005/4066 K., 15.03.2005 tarihli kararından alıntı yapmak isteriz: “Tellallık sözleşmesini düzenleyen BK’nın 404/son maddesinde gayrimenkul tellallığı sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmış olmadıkça muteber olmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Bu itibarla tellallık sözleşmesinin yazılı olması ve taraflarca imzalanması şarttır. Davacının dayandığı sözleşmenin incelenmesinde sözleşmede tellal olan davacının imzasının ve kaşesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulduğundan bahsedilemez. Bu nedenle de davacı geçerli olmayan bu sözleşmeye dayanarak herhangi bir hak iddiasında bulunamaz. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.”