Ceza Muhakemesi Kavramları ve Suç Çeşitleri

Tüm Kavramları Tek Sayfada Bulabilirsiniz.

1. CEZA MUHAKEMESİ KAVRAMLARI

GİRİŞ

CEZA: Yasayı ihlal eden kişiye, yöntemine göre mahkemeler (veya diğer yetkililer) tarafından uygulanan yaptırım.

MUHAKEME: Karşılıklı iddia ve savunma sahiplerini dinleyerek onlar arasındaki uyuşmazlığı çözümleme işi; sonuca varmak için yapılan ussal işlem.

NORM: Kurallaşmış ilke; yasa, kanun, standart.

İDDİA: Sav; bir konu ile ilgili olarak ısrarlı bir şekilde öne sürülen görüş; bir davada, tarafların istemlerini ve karşılık istemlerini sürmeleri.

KAMU DAVASI: Amme davası; suç işlediği sanılan kişinin ceza yargı makamları önünde kovuşturulmasını sağlamak üzere, kamu adına savcının açtığı dava.

DERHAL UYGULANIRLIK İLKESİ: Bir muhakeme işleminin, işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte olan muhakeme kurallarına göre yerine getirilmesi halinde kuralın derhal uygulanmasından söz edilir. Suçun işlendiği tarihin muhakeme kanunlarının uygulanması bakımından bir önemi yoktur. Bunun sonucu olarak, yeni muhakeme kuralının uygulanmasının sanığın lehinde veya aleyhinde olmasının bir önemi yoktur. Yürürlükteki kanun uygun olarak bir kez yapılmış olan işlem sonradan kanun değişse dahi geçersiz olmaz.

SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİ: Taraflar arasında, sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından mahkeme tarafından bir dengenin kurulmuş olması, yargılama boyunca da bu dengenin korunmasıdır. Hukuk devleti ile anayasal bir ilke olan eşitlik ilkesinin usul hukukundaki uzantısıdır.

KİŞİNİN KENDİSİNİ VE YAKINLARINI SUÇLAYICI BEYANDA BULUNMAYA VE DELİL GÖSTERMEYE ZORLANAMAMA İLKESİ: Bu ilke kişinin kendisine karşı yapılan suçlama nedeniyle konuşmaya ve delil göstermeye zorlanamayacağını; adli makamların ikrar elde etmek için şüpheliye işkence ve kötü muamele yapmasının yasak olduğunu ifade eder.

MAKUL SÜREDE YARGILANMA İLKESİ: Bu ilke yargılama süresinin gereğinden fazla uzamamasını ifade eder.  Bu sürenin belirlenmesinde davanın kapsamı ve ağırlığı dikkate alınır.

DOĞAL HAKİM İLKESİ: Kişinin kendisine isnat edilen suç tarihinden önce ve kanunla kurulmuş bir mahkeme önünde yargılanma hakkını ifade eder.

ADİL YARGILANMA HAKKI: Tarafsızlığı ve bağımsızlığı teminat altına alınmış ve kanunla kurulmuş bir mahkeme önünde, aleni duruşmada hakkaniyete uygun olarak yargılanmayı ifade eder.

SUSMA HAKKI: Sanığın, kendisine isnat edilen veya sorulan bazı sorular hakkında soruşturma ve kovuşturma evrelerinde susma hakkı vardır.

ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ: Delillerin duruşmada tartışılması sonucunda sanığın suçluluğu veya suçsuzluğu yönünde hakimde vicdani kanaat uyanmaması halinde, bu durumdan sanığın yararlandırılması ve beraat kararı verilmesi gerektiğini ifade eder.

MASUMLUK KARİNESİNDEN YARARLANMA İLKESİ: Bu ilke, adli makamların kişiyi kesin bir mahkumiyet kararı bulunmadan suçlu olarak ilan edememesini ifade eder.

DELİLLERİN DOĞRUDAN DOĞRUYALIĞI İLKESİ: Suçluluk konusunda karar verecek olan mahkemenin araya başka bir makam girmeden delillerle doğrudan doğruya temasa geçmesini ifade eder. Bu ilke gereğince hakim kural olarak hükmünü duruşmada önünde tartışılan delillere dayandırmalıdır.

İŞBİRLİĞİ SİSTEMİ: Modern devlet anlayışında iddia, savunma ve yargılama makamları arasında işbirliği söz konusudur. Yargıç sadece iddia ve savunmaya göre karar vermek zorunda değildir, kendi delil toplama ve araştırma yetkisine sahiptir.

2. CEZA MUHAKEMESİ ŞARTLARI

ŞİKAYET: Kovuşturması şikayete bağlı olarak düzenlenen suçlarda, ilgili makamlara suçun kovuşturulmasına yönelik yapılan irade beyanıdır.

FERAGAT: Şikayet hakkı doğduktan sonra bu hakkın süresi içinde kullanılmayacağının belirtilmesidir. Şikayetten feragat zımni de yapılabilir. Feragat kabule bağlı değildir, tek taraflı bir işlemdir. Feragat SUÇA KATILANLARIN TÜMÜNÜ etkiler.

ŞİKAYETTEN VAZGEÇME: Şikayet hakkı kullanıldıktan sonra şikayetin geri alınmasıdır. Şikayetten vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez. Vazgeçme karşı tarafın kabulüne bağlıdır. Şikayetten vazgeçme HÜKÜM KESİNLEŞİNCEYE kadar mümkündür. Şikayetten vazgeçme açık olmalıdır. Şikayetten vazgeçme suça katılanların tümünü etkiler, vazgeçen suça katılanlardan bazıları hakkında vazgeçme hakkını kullanmadığını söyleyemez.

ŞİKAYETİN SİRAYETİ: Şikayetin konusu fail değil fiildir. Şikayet edilen olay olduğundan, şikayet olayın tüm faillerini kapsar. Şikayet dilekçesinde tek bir kişi gösterilse bile bu şikayet suça katılan tüm failleri kapsar.

ÖN ÖDEME: Ceza hukukunda ön ödeme,uzlaşmaya tabi suçlar hariç olmak üzere sadece adli para cezası yaptırımını içeren suçlarda veya yasa maddesinde belirlenen hapis cezasının üst sınırı 6 ayı geçmeyen suçlarda failin belli bir miktar para ödeyerek soruşturma veya kovuşturmanın sonuçlarından kurtulmasını sağlayan bir kurumdur (TCK m.75).

3. YARGILAMA YETKİSİ

İSTİNABE: Hukuki yardım. Mahkemenin görmekte olduğu uyuşmazlıkla ilgili olarak, kendi yetki alanı dışında yapılması gereken bir muhakeme işleminin gerçekleştirilmesini, işlemin yapılacağı yerde bulunan kendisiyle aynı seviyedeki mahkemeden talep etmesidir.

NİYABET: Naiplik; toplu mahkemenin, yargı çevresi içinde ve fakat mahkeme binası dışında tank dinlemek, keşif vb. işlem yapmak üzere üyelerinden birini görevlendirmesi; görevlendirilen üyeye naip üye denir.

4. UYUŞMAZLIKLAR ARASINDA BAĞLANTI

BAĞLANTI: Bağlantı dar ve geniş anlamda olmak üzere ikiye ayrılır. Dar Bağlantı: Süjeler yönünden bağlantıya, bir kimsenin birden çok suçtan sanık olması) sübjektif bağlantı; objeler yönünden bağlantıya, bir suçta birden çok sanığın olması objektif bağlantı adı verilir. Geniş Bağlantı: Kanunundaki hükümlerden yararlanarak: a) suçların birden çok kişi tarafından birbirleri aleyhine işlenmiş olması, b) suçlardan birinin diğerini işlemek/diğerinden fayda sağlamak için işlenmiş olması, c) suçlardan birinin bir unsurunun veya cezasına etki eden bir nedenin ispatı, diğerinin bir unsurunun veya cezasına etki eden bir nedenin ispatını etkiliyorsa geniş anlamda bağlantı vardır denilebilir.

MUHAKEMELERİN BİRLEŞTİRİLMESİ: Aralarında bağlantı bulunan uyuşmazlıklara ilişkin muhakemelerin birleştirilerek birlikte yapılması ve sonuçta, en azından görünüşte, bir karar verilmesidir.  Her olayda, birleştirmenin yararları ve sakıncalarını nazara alarak karar verme yetkisi, kanun tarafından hakime verilmiştir.  Koşulları: Birleştirilecek muhakemelerin konusunu oluşturan uyuşmazlıklar arasında bağlantı olmalı, Birleştirmede yarar bulunmalı, Birleştirme imkanı bulunmalı. (Birleştirme ve ayırma kararlarına karşı hükümle birlikte İstinaf kanun yoluna başvurulabilir.)

NİSBİ MUHAKEME: Ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise ceza mahkemesi iki türlü davranabilir: İlk seçenek, ceza mahkemesinin diğer uyuşmazlığı kendisinin çözmesidir. Buna nispi yargılama denir. Örneğin (A) hakkında güveni kötüye kullanma suçu hakkında açılan kamu davasında, geri vermek istediği malın kendisine miras yoluyla kaldığını iddia edebilir. Bu kişi hakkında hüküm verilebilmesi, malın miras yoluyla kalıp kalmadığının çözümlenmesine bağlıdır. Ceza mahkemesi bu durumda ya o malın miras yoluyla (A) ya kalıp kalmadığı sorununu kendisi çözer veya bu uyuşmazlığın asıl yetkili ve görevli mahkemede çözümlenmesi için sanığa süre vererek o mahkemenin kararını bekler.

BEKLETİCİ SORUN SAYMA: Bir davanın esasına hükmedebilmek için başka bir makamda ve kural olarak başka bir yargı makamında çözülmesi gereken sorun.

5. CEZA MUHAKEMESİ SÜJELERİ

YARGIÇ: Uyuşmazlıkların çözümü için görevlendirilmiş kişi; devlet tarafından atanan bağımsızlıkları ve teminatları Anayasa tarafından garanti edilen kimse; hakim.

SAVCI: Savcı, suç haberini alması ya da suçun oluştuğu anı bizzat görmesi durumunda devlet adına hareket edip araştırma ve soruşturmayı yapan kişidir. Savcılar kendi aralarında işbölümü esasına görev yaparlar. Savcılar arasında da istinabe mümkündür.

MAĞDUR: Suçla korunan hak ve menfaati ihlal edilen kişidir. Bu kişilere doğrudan doğruya zarar gören de denir. Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır.

KATILAN: Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesinde kovuşturma evresinin yani iddianamenin kabul edilmesinden sonra hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilir. Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Soruşturma evresinde katılma mümkün değildir. Bu evrede suçtan zarar gören ya da mağdur ancak kanunda belirtilen belirli işlemlerde örneği keşifte hazır bulunma hakkına sahiptir.

ŞÜPHELİ: Yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evrede yani soruşturma aşamasında suç şüphesi altında bulunan kişi.

SANIK: İddianamenin kabulüyle başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evrede yani kovuşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiye sanık denir.

MÜDAFİ: Savunucu; savunan; ceza hukukunda sanığı savunan; şüpheli ve sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı; müdafi, savunduğu kişinin talimatlarına uymak durumunda değildir, bu açıdan vekilden ayrılır.

İFADE: Şüphelinin soruşturma evresinde kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenmesini ifade eder.

SORGU: Şüpheli veya sanığın hakim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini ifade eder.

HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE: Bir işlemin yapılabilmesi ve bir hakkın kullanılabilmesi için işlemin yapılacağı zaman diliminin üst sınırı gösterilerek tayin edilen süreler.

DAVA ZAMANAŞIMI: Suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise, devletin cezalandırma hakkından vazgeçmesi ve ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur (TCK m. 66).

CEZA ZAMANAŞIMI: Mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden itibaren belli bir sürenin geçmesiyle hükmün infaz edilmesinden vazgeçilmesidir. Dava zamanaşımında devletin cezalandırma hakkı ortadan kalkarken, ceza zamanaşımında hükmedilen cezanın infaz edilmemesidir (TCK m. 68).

6. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİ

ESKİ HALE GETİRME: Davada usul yargılamalarının veya yargıçların belirlediği kesin süreye, zorlayıcı nedenler yüzünden uyulamaması halinde düşen (ortadan kalkan) hakkın geri verilmesi. Eski hale getirme dilekçesi engelin kalkmasından itibaren 7 gün içinde, süreye uyulsaydı usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye verilir. Örneğin trafik kazası geçirdiği için yoğun bakımda kalan bir hasta, istinaf kanun yoluna ilişkin 7 günlük süreyi kusuru dışında kaçırmıştır. Hasta yoğun bakımdan çıktıktan sonra 7 gün içinde eski hale getirme isteğinde bulunabilir.

BERAAT: Türk Dil Kurumu’na göre “aklanmak” anlamına gelir. Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması; yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olamaması; yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması; yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması; yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması hallerinde verilir (CMK m.223/1).

MAHKUMİYET: Mahkeme kararıyla cezaya, borcu ödemeye vb. hususa karar verilme.

GÜVENLİK TEDBİRİ: Güvenlik tedbirleri, toplumu koruma amacıyla uygulanan ceza hukuku yaptırımıdır. Güvenlik tedbirleri uygulanabilirlik şartları; bir suçun işlenmiş olması, tehlikeli halin varlığı, kanunda öngörülmüş olması ve hakim tarafından hükmedilme şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Güvenlik Tedbirleri karşımıza Yakalama-gözaltı, Gözaltına Alma, Tutuklama, Adli Kontrol, Arama, Önleme Araması, El koyma, Bilgisayarlarda Bilgisayar Programlarında Ve Kütüklerinde Arama Kopyalama El koyma, Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi ve Gizli Soruşturmacı Görevlendirme olarak karşımıza çıkar.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI: 2 yıldan az hapis cezasına veya adli para cezasına ilişkin hükümlerin açıklanmasının daha sonraya ertelenmesine imkan tanıyan bir muhakeme kurumudur.

DAVANIN DÜŞMESİ: Soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş ve bu şartın gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığının anlaşılması halinde davanın düşmesine karar verilir.

DAVANIN DURMASI: Şartın henüz gerçekleşmediği ancak gerçekleşme ihtimalinin bulunduğu anlaşıldığı hallerde şartın gerçekleşmesini beklemek için durma kararı uygulamada davanın tatiline karar verilir. Bu karara itiraz edilebilir. (YARGITAY DURMA KARARI VEREMEZ.) Örneğin memurlar ve diğer kamu görevlilerinin işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü haklarında açılacak olan ceza kovuşturmaları, istisnaları bulunmakla birlikte kural olarak idari merciin iznine bağlanmıştır. Yargılama sırasında kamu görevlisinin yargılanması için idareden izin alınmadığı tespit edilirse durma kararı verilir.

CEZANIN TEŞDİDİ: Cezayı ağırlaştırıcı nedenler.

İTİRAZ: Bir hakkın doğumuna engel olan veya o hakkı sona erdiren olgular; yargıç tarafından taraflarca ileri sürülmese bile kendiliğinden dikkate alınır.

TEFHİM: Bildirme, anlatma. Mahkemenin son duruşmada verilen kararların duruşma sırasına hazır bulunan tarafa sözlü olarak bildirilmesi işlemidir.

TEBLİGAT: Hukuki bir işlemin, ilgili kimsenin bilgisine sunulması için yetkili makamın yasa ve yöntemine uygun bir biçimde yazı ile veya ilanla yaptığı işlemi.

MÜEYYİDE: Yaptırım; hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak ve zorlamak için yasalara konulan hükümler; müeyyide çeşitleri, ceza, zorla yaptırım, tazminat, geçersizlik ve iptal biçimlerinde ortaya çıkar.

SANIĞIN DURUŞMALARDAN BAĞIŞIK (VARESTE) TUTULMASI: Duruşma açılıp ilk oturumda sanığın sorgusu yapıldıktan sonra sanığın diğer oturumlara gelmesi zorunlu değildir. Sanık savuşur veya izleyen ara vermeyi oturuma gelmezse önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir. (CMK m.194)

7. DELİLLER

DELİL: Uyuşmazlığa neden olan fiili veya hukuki olgunun, olduğuna veya olmadığına yargıcı inandırmak için yargılama hukukunun gösterilmesine izin verdiği ispat araçları; davada tarafların iddialarını ispat için dayandıkları araçlar.

TANIK: Tanık ya da şahit, gördüğünü veya bildiğini anlatan kimse.

ATF-I CÜRÜM: Suç yükleme, sanığın suçu birisine yüklemesi.

BİLİRKİŞİ: Çözümü özel bilgi ve tekniğe bağlı konularda yargıcın başvurduğu ihtisas sahibi kimse; bilirkişi raporu, kural olarak yargıcı bağlamaz.

UZMAN GÖRÜŞÜ: Cumhuriyet savcısının, davaya katılanın, vekilinin, şüpheli veya sanığın, müdafin veya kanuni temsilcinin, davanın tarafının yargılama konusu olayla ilgili olarak ya da bilirkişi raporu hakkında uzmanından aldığı bilimsel görüş.

MÜTALAA: Kovuşturma aşamasında iddia makamının davanın seyri veya son karar aşaması öncesi davaya ilişkin son iddiası ve talebi.

KEŞİF: Uyuşmazlık konusu yer hakkında yargıcın bütün duyuları ile bilgi edinmesi; yargıcın, doğrudan görerek delil elde etmesi; bilinmeyen şeyi ortaya çıkarma.

YER GÖSTERME: Kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüphelinin suçun işlendiği veya delillerin bulunduğu yeri göstermesi ve orada suç hakkında bilgi vermesi.

GÖZLEM ALTINA ALINMA: Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkisini saptamak için uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafin dinlenmesinden sonra soruşturma evresinde sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından resmi bir sağlık kurumunda gözlem altında tutulmasına karar verilmesi.

8. KORUMA TEDBİRLERİ

TUTUKLAMA: Suçlu olduğu konusunda henüz kesin hüküm bulunmayan ancak suç işlediği şüphesi kuvvetli olan kişinin özgürlüğünün hakim kararıyla geçici olarak kaldırılmasıdır. CMK’de şüpheli veya sanığın yokluğunda tutuklama kararı verilmesi olanağı istisnalar dışında kaldırılmıştır. Bu nedenle, kanunda önce yakalama koruma tedbirlerine daha sonra tutuklama koruma tedbirine yer vermiştir.

TUTUKLAMA İÇİN YASAL KARİNELER: Bazı suçlardan dolayı tutuklama kararı verilebilmesi için tutuklama sebeplerinin varlığı aranmaz. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme, işkence, cinsel saldırı (ilk fıkrası dışında TCK m.103), çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, suç işlemek amacıyla örgüt kurma (2,7 ve 8.fıkraları dışında TCK m.220), devlet güvenliğine karşı suçlar (TCK m.302-304, 307-308) anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar vs. (Katalog Suçlar)

ADLİ KONTROL: Tutuklama sebeplerinin varlığına rağmen şüpheli veya sanığın denetim altına alınarak tutuklama kararı yerine uygulanan bir ceza muhakemesi tedbiridir. Hakim, tutuklama tedbiri yerine “adli kontrol şartıyla” şüpheli veya sanığı denetim altına alarak serbest bırakmaktadır. Adli kontrol tedbiri, şüpheli veya sanığın adli bir kararla, ancak idari bir yolla (imza vermek, yurtdışına çıkış yasağı vs.) kontrol altına alınmasını sağlamaktadır. Adli kontrol tedbirine sadece ceza mahkemesi tarafından karar verilebilir (CMK md.110)

YAKALAMA EMRİ: Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, tutuklama isteminin reddi kararına itiraz, yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçma hallerinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, şüphelinin yakalanması için sulh ceza hakimi tarafından verilen emir.

YAKALAMA: Hakim veya mahkeme kararı olmadan suç şüphesi altında bulunan şahısların özgürlüklerinin geçici olarak fiilen kısıtlanmasıdır. Yakalama, koruma tedbiri olması nedeniyle geçici niteliktedir.

Yakalamada koruma tedbirlerine başvurulmasındaki genel amaçların yanı sıra, kişinin gözaltına alınması veya tutuklanması amacının gerçekleşmesinde bir araç olarak kullanılır.

Kişiye suç işlerken rastlanması veya suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçma olasılığının bulunması veya kimliğini hemen belirleme olasılığının bulunmaması halinde o kişiyi herkes yakalayabilir.

Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesi gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde yakalama yetkisine sahiptir.

GÖZALTI: Yakalanan kişinin Cumhuriyet savcılığınca bırakılmaması durumunda, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir; gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkeme gönderilmesi zorunlu süresi hariç, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Yakalama yerine en yakın bulunan hakim veya mahkemeye gönderilmek için zorunlu süre 12 saati geçmez.

Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir.

GÖZALTINA ALMA: Yakalama; tutuklamanın olanaklı hale getirilmesi ve ceza yargılamasının emniyet içindeki yapılabilmesi için henüz tutuklama kararı olmadan önce, kişinin özgürlüğünün kaldırılması; bir kimsenin mahkemeye çıkmadan önce nezarete alınması.

ARAMA KARARI: Şüpheli kişi veya delillerin ya da müsadere edilecek eşyanın ele geçirilmesi amacıyla ev veya diğer yerlerde araştırma yapılması demektir. Bir yerde arama yapılması için gerekli iznin verilmesidir. Var olan yasalara göre bu karar olağanüstü durumlar dışında yalnızca yargıç tarafından verilir; ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yasayla yetkili kılınmış merciin YAZILI EMRİ bulunmadıkça kimsenin üstü, özel kağıtları, eşyaları ve konutu aranamaz ve buralarda bulunan eşyalara el konulamaz. Yetkili merciin kararının hakim tarafından onaylanması gerekir

ELKOYMA KARARI: Suçun veya tehlikelerin önlenmesi amacıyla veya suçun delili olabileceği veya müsadereye tâbi olduğu için, bir eşya üzerinde, rızası olmamasına rağmen, zilyedin tasarruf yetkisinin kaldırılması işlemine elkoyma denilmektedir.

Elkoyma kararını kural olarak sulh ceza hâkimi verir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir. (CMK m.127) Elkoyma işlemi hâkim kararı olmaksızın, 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren 48 saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar. (CMK m.127/3)

ELKONULAN EŞYANIN İADESİ, KORUNMASI VE ELDEN ÇIKARILMASI: Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşya veya diğer malvarlığı değerleri, soruşturma ve kovuşturma açısından elde tutulmasına gerek kalmaması veya müsadere edilemeyeceğinin anlaşılması halinde geri verilir. Bu eşya veya malvarlığı değerlerinin resen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir.

9. SORUŞTURMA EVRESİ

SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ: Savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir. Gizlilikle kastedilen soruşturma işleminde ilgililerden başka kimsenin hazır bulunmaması; işlemler tutanağa bağlandığında ise dosyanın üçüncü kişiler tarafından görülememesidir. Kural gizlilik olmakla birlikte Kanun koyucu belirli işlemlerde belirli kişilere karşı gizliliği kaldırmış olabilir. (CMK m.157.)

SORUŞTURMANIN YAZILILIĞI: Soruşturma evresinde yapılan sözlü veya hareketli tüm işlemlerin tutanağa geçirilmesini ifade eder. Her soruşturma işlemi tutanağa bağlanır ve tutanak adli kolluk görevlisi, Cumhuriyet Savcısı, veya sulh ceza hakimi ile hazır bulunan yazman tarafından imza edilir. İşlemde müdafi veya vekil sıfatı ile bir avukat hazır bulunmuş ise tutanakta onların da ismi ve imzası bulunur.

ADLİ KOLLUK: Soruşturma işlemlerini yapan ve kanunlarda belirtilen güvenlik görevlileri; adli kolluk soruşturma işlemlerini Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda yapar; adli kolluk adli görevlerinin dışındaki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir.

KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI(TAKİPSİZLİK) KARARI: Cumhuriyet savcısının, soruşturma evresi sonucunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edememesi, yeterli delile ulaşsa bile ön ödeme, uzlaşma veya iddianamenin düzenlenmesinin ertelenmesi söz konusu olduğunda veya kovuşturmanın mümkün olmadığı hallerde ya da Cumhuriyet savcısının takdir hakkını kullandığı hallerde soruşturma evresi, kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile sona erer. Takipsizlik kararına müşteki veya suçtan zarar gören tarafından yazılacak bir itiraz dilekçesi verilerek itiraz edilebilir. Müşteki veya suçtan zarar gören tarafından, takipsizlik kararına (Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara) karşı verilen itiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller açıkça belirtilmelidir.

İDDİANAME DÜZENLENMESİNİN ERTELENMESİ: Soruşturma sonunda bazı koşulların varlığına bağlı olarak, Cumhuriyet savcısına kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verme imkanı tanımıştır. Bu bağlamda Cumhuriyet savcısı ancak soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olup üst sınırı 1 yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda iddianamenin düzenlenmesini ertelemeye karar verebilir.

Cumhuriyet savcısının 5 yıl süreyle şüpheli hakkında dava açmayı erteleyebilir. Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, adli sicil kaydında bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, sadece bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir (CMK m.71/5).

5 yıllık erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir. Erteleme kararı da adli sicil/sabıka kaydı sisteminden tamamen silinir.

İDDİANAME: Ceza işlerinde yapılan hazırlık soruşturması sonucunda savcı kamu davası açılması gerektiği görürse, davayı açmak için verdiği istem belgesi.

İDDİANAMENİN İADESİ: Kamu davası açılan mahkemenin, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten on beş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle, iddianamenin içeriğinin eksik olması, suçun işlendiğine dair mutlak sayılan delillerin toplanmaması, ön ödeme veya uzlaşmaya tabi hususlarda bu hususların uygulanmaması sebepleriyle iddianamenin Cumhuriyet savcısına geri gönderilmesi.

UZLAŞMA: Uzlaşma, şüpheli ve sanıkla mağdurun bir uzlaştırıcının nezaretinde karşılıklı edimlerde anlaşarak ceza muhakemesini sona erdirmelerini ifade eder. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde uzlaşma ile muhakeme sona erdirilebilir. Kanun’da uzlaşmaya tabi suçlar CMK m.253’de tanımlanmıştır. Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla işlenmesi halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz.

Uzlaştırmacı da hakimin reddi nedenleri ile reddedilebilir. Uzlaşma sürecinde soruşturmanın gizliliği ilkesine uyulur.  Uzlaştırmacı dosya içindeki belgelerin birer örneğinin kendisine verildikten en geç 30 gün içinde uzlaşma işlemlerini sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bu süreyi en çok 20 gün daha uzatabilir.

10. KOVUŞTURMA EVRESİ

KOVUŞTURMA: İddianamenin kabulüyle başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre.

DURUŞMA: Duruşma devresi, örneğin kamu davasının açıldığının bildirilmesi ve yoklamaların yapılması gibi biçimsel işlemlerin yapıldığı giriş ve delillerin ortaya konulup iddia ve müdafaa makamlarınca tartışıldığı esas olmak üzere iki bölümden oluşur. Duruşmanın amacı, delillerin tartışılması sonucunda hakim veya hakimlerde failin suçluluğu ya da suçsuzluğu konusunda bir kanaat oluşmasını sağlamaktır.

HÜKÜM: Bir uyuşmazlığın yargıç tarafından çözümlenmesi sonucunda verilen(nihai) karar.

11. OLAĞAN KANUN YOLLARI

İSTİNAF: İlk derece mahkemesinin ceza davası ile ilgili verdiği son kararın, üst dereceli bir mahkeme olan bölge adliye mahkemesi tarafından hem maddi vakıa yönünden hem de hukuka aykırılık yönünden yeniden incelenmesini sağlayan bir kanun yoludur.

TEMYİZ: İstinaf Mahkemesi’nin bozma kararı dışında kalan hükümlerinin yeniden incelenmesi için bir davanın taraflarına tanınan olağan bir kanun yoludur. Taraflar, temyiz başvurusu ile İstinaf Mahkemesi kararının değiştirilmesini veya bozulmasını talep ederler. İstinaf ceza dairelerinin kararlarının temyiz incelemesi bir üst mahkeme tarafından, yani bir temyiz mahkemesi olan Yargıtay tarafından yapılır.

TEBLİĞNAME: Taraflardan birince temyiz edilen ve görevli ceza dairesinin önüne gelen dosyaya ilişkin olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın temyiz istemi hakkındaki düşüncesini bildirdiği yazılı belgenin adıdır.

12. OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARI

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NIN İTİRAZI: Yargıtay ceza dairelerinden verilen kararlara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine itiraz yoluna gidebilir. Süre, ilamın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na verildiği tarihten başlar. Ancak SANIĞIN LEHİNE İTİRAZDA SÜRE ARANMAZ. Başsavcılığın itirazını önce kararı veren daire inceler. İnceleme dosya üzerinden yapılır. Daire itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu incelemeyi, dosya üzerinden yapar ve inceleme sonucunda düşme sebebi varsa davanın düşmesine; itiraz nedenlerini yerinde görmezse itirazın reddine karar verir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu itiraz nedenlerini yerinde görürse ceza dairesinin ilamının kaldırılmasına karar verir ve kaldırılan kararın yerine verilmesi gereken kararı gösterir.

KANUN YARARINA BOZMA (YAZILI EMİR): İstinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararlara karşı, Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı olarak bildirir. Başvurulan olağanüstü kanun yoludur. Bu yola başvurabilmenin şartları: Hakim veya mahkeme tarafından verilen bir karar veya hüküm bulunmalı, kararda hukuka aykırılık bulunmalı, karar İstinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmalıdır.

YARGILAMANIN YENİLENMESİ (İADE-İ MUHAKEME): Olağan kanun yolları sona erip hüküm kesinleştikten, hatta hüküm infaz edildikten sonra dahi bir hükmün hatalı olduğunun anlaşılması halinde yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilir. Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın yenilenmesine engel teşkil etmez. (CMK m.313/1) Lehte yargılamanın yenilenmesinde herhangi bir süre yoktur. Mahkumiyet kararından sonra ne kadar süre geçerse geçsin lehte yenileme istenebilir.

13. Bileşik Suç – Zincirleme Suç – Fikri İçtima

Ceza hukukunda içtima kelimesi birden çok suçun bulunduğu bazı durumlarda, genel kural olan her bir suçtan sorumluluk yerine, birden çok suçun tek suçta toplanması anlamına gelmektedir. Suçların içtimai konusunu oluşturan bileşik suç, zincirleme suç ve fikri içtima kurumları TCK’nın 42, 43 ve 44. maddelerinde düzenlenmektedir. Türk Ceza Hukukunda, ”Kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza” kuralı geçerli olup, bu kuralın 3 istisnası mevcuttur. Bunlar;

  • Bileşik suç: Bileşik suç, biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suçlardır. TCK 42. maddede düzenlenmiştir.
  • Zincirleme suç: Aynı kişiye veya topluma karşı farklı zamanlarda sergilenen birden fazla hareketle bir suç işleme kararının icra edilmesi veya aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek fiille işlenmesidir. TCK 43. maddede düzenlenmiştir.
  • Fikri içtima: Tek bir fiille kanunun birden çok hükmünün ihlal edilmesidir. Nitekim TCK. madde 44’te “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Yani suçların içtimaında, aynı kişinin birden çok suç işlemesi halinde, genel kural olan her bir suçun cezasının ayrı ayrı toplanarak uygulanması ilkesinden ayrılarak, tek suçtan sorumluluk benimsenmektedir. Bu gibi durumlarda, suçların bazıları diğer suç içinde erimekte ve tek suçtan cezalandırma yoluna gidilmektedir. Bu nedenle suçların içtimaı, fail lehine getirilmiş istisnai bir düzenlemedir. Sonuç olarak, suçların içtimai olarak kabul edilen ve yazımızın devamında da bahsedeceğimiz üç halde de, birden çok suç bulunmaktadır. Fakat her bir durum için kendine özgü nedenlerle birden çok suçun değil, tek suçun varlığı kabul edilmektedir. Buna bağlı olarak da her bir suçtan ayrı ayrı cezai sorumluluk yerine, tek suçtan cezai sorumluluk benimsenmektedir.

14. Ceza Hukukunda Olası Kast ve Bilinçli Taksir Kavramları

Olası Kast- Bilinçli Taksir

Olası kast, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen sonuçlarını kabullenerek adeta “olursa olsun” düşüncesi ile hareket ederek fiilin işlenmesidir.  Bilinçli taksir ise öngördüğü neticeyi dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı için fiilin işlenmesidir.

 Kast – Olası Kast

Kast, fiilin kanuni tanımındaki unsurlarını bilme ve isteme saiki ile hareket edilmesidir.  Olası kast ise failin sonuçları öngörerek “olursa olsun” saiki ile eylemi gerçekleştirmesidir. Suçun manevi unsurlarının ayrımı, tayin edilecek ceza bakımından önem arz etmektedir. 

Taksir- Bilinçli Taksir

Taksir, Türk Ceza Kanunu’nun 22. Maddesinin ikinci fıkrasında Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bilinçli taksir ise aynı maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre bilinçli taksir; kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesidir. Bilinçli taksirde, taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. 

Doğrudan Kast ve Olası Kast Ayrımı

Doğrudan kastta, fail eylemi bilerek ve isteyerek fiili işlerken olası kastta ise suçun kanuni tanımındaki sonuçları öngörmesine rağmen işlemesi durumudur. Doğrudan kastta bilme ve isteme durumu söz konusu iken olası kastta “olursa olsun” düşüncesi ile hareket edilmektedir.

Örneğin (A), (B)’yi öldürmek istiyor ve (A)’ya ateş edip öldürüyorsa doğrudan kast vardır. Ancak (A), (B)’yi öldürme kastı ile kalabalık bir ortamda ateş açıyorsa ve olay yerinde bulunan diğer kişilerin ölmesini öngörmesine rağmen umursamıyorsa olası kast söz konusudur. Bir fiilin olası kast ile işlenmesi durumunda suçun temel şekline göre indirimli bir şekilde ceza verilmektedir.

Olası Kastla İşlenen Suçun Cezası

Suçun olası kast ile işlenmesi durumunda;

  • Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına,
  • Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmi beş yıla kadar hapis cezasına
  • Diğer suçlarda temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.

Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Ayrımı

Basit taksir ve bilinçli taksir arasındaki en önemli fark, failin neticeyi öngörme durumudur. Bilinçli taksirde, netice istenmez ancak öngörülür. Basit taksirde ise netice, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranıldığından öngörülmemektedir. 

Bilinçli Taksirle İşlenen Suçun Cezası

Taksir, ancak kanunda açık bir şekilde düzenlendiği durumlarda cezalandırılmaktadır. Suçun bilinçli taksir ile işlenmesi durumunda;  kanunda düzenlenen taksirli suça ilişkin ceza, üçte birden yarısına kadar arttırılarak verilir.

Örneğin Türk Ceza Kanunu madde 85, taksirle öldürme suçunu düzenlemiştir. Madde hükmüne göre taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde hükmedilecek ceza üçte birinden yarısına kadar arttırılarak verilir.

Olası Kast İle Bilinçli Taksir Arasındaki Fark Nedir?

Olası kastta fail sonucu öngörüp kabullenmektedir. Bilinçli taksirde ise fail, sonuçları öngörür ancak kendi becerisine, yeteneklerine veya başka etmenlere güvenerek neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak fiili gerçekleştirmektedir.

Olası kast, suçun temel şekline göre bir indirim hali öngörür iken bilinçli taksirde, suçun taksirli haline göre arttırılarak ceza verilmesini öngörmektedir.